Hayat, süregiden bir akış ve bu akış içinde algılar, davranışlar, tercihler bizi bir yazgıya götürmekte. Yaşıyoruz ve yaşamak zorundayız. Nazım'ın dediği gibi "Yaşıyoruz çok şükür der gibi!"
Evet, şükretmeliyiz her gün; hem de binlerce kez. Sağ salimsek karnımız toksa bir evimiz varsa ailemiz varsa savaş, açlık, kıtlık çekmiyorsak bunlar en basit şükür sebepleri. Daha üst seviyeden bahsetmiyorum: Evimiz, semtimiz, arabamız, marka eşyalarımız, vs.
Hani bahsetmeye de gerek yok. Ayıptır.
Peki, birçok şeye sahipsek ama mutsuzsak. Hayatta birçok insanın sahip olmak istediği şeylere sahip fakat "tam" değilsek. Olmuyorsa olduramıyorsak bir şeyleri tam olarak. Nefes alışverişlerimiz rutinse. Tadı tuzu yoksa ağzımızdaki lokmanın.
İşte, tüm bunların çaresi ne haplardır ne de tüketmektir. Tek bir çaresi vardır yeryüzünde: Aşk!
Yeryüzünün en güzel, kutsal ve en güçlü duygusu belki de. İnsanı saran sonsuz bir mutluluk ve güç; aynı zamanda bir o kadar da büyük bir zaaf. Ahmet Ümit de bunu zaten çok güzel tarif ediyor: "Aşk köpekliktir; köpekçe bir sadakat, kudurmuşça bir vahşet!"
Zaten duygular karşılıklı ise mutluluk kaçınılmaz olabilir. Her ne kadar modern(!) çağımızda bunu etkileyen bir çok unsur varsa da ben hala samanlığın seyran olabileceğini düşünen bir Yavuz Turgul filmi kahramınıyım adeta, bu çağda.
İnsan ilişkilerine dair keskin hükümlere varmaktan kaçınırım hep. Çünkü bunun bir fizik kanunu gibi formüle edilebileceğini düşünemem. Değişkendir. Mesela, ilk görüşte aşk; olmaz, demezdim ammavelakin çok da inanmazdım. Ama olabilir de insan bir insanı görünce öylece kalabilir. Belki bir daha göremem, diye her görüşünde yüzünün her ayrıntısına da dikkat edebilir. Kaşı, saçı, mimikleri, elleri, gözleri. Hem de hiç tanımadığı birisine. İçinde bir coşkuyla çok da akilane olmayan çocukluklar, çılgınlıklar yapabilir.
Sonuç olumlu veya olumsuz olabilir. Kaybetmek ya da kazanmak da denmemeli buna. Mutluluk ya da mutsuzluk denilebilir. Çünkü bu bir savaş değil. Hırsın, egonun, ben'in ötesinde şeyler. Zaten bu duygular varsa bu sevgi olamaz. Olsa olsa basit bir elde etme isteği olabilir. İnsan sevilmeyedebilir, kimsenin kalbine zorla giremez. Olmaz bazen, ne yaparsan yap olmaz.
İşte bu durumlarda zamanla eski mutsuzluğuna dönmek kabul edilebilir olmalıdır, insan kendini basitce teselli etmelidir: Zaten mutsuzdum diye...
Ne kaybettik; biraz daha umut, belki de mutluluk ama hep böyle mutsuz değil miydik ?
"Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir."
Cemal Süreya