İki dünya savaşının arasında bir otelin yöneticisi olan Mösyö Gustave'ın ve otelde bellboy olarak çalışmaya başlayan Zero Mustafa'nın arkadaşlık ve dostluk öyküsü.
Mösyö Gustave sarışın, yaşlı kadınların tutkunudur. Bunlardan biri olan Madame D. ailesi tarafından öldürülür ve M. Gustave cenazesine gider, sevgilisi Gustave'a "Elmalı Oğlan" isimli paha biçilmez bir tablo bırakmıştır. Aile bunu reddeder, Gustave ve Zero tabloyu çalar, Madame D.'nin ölümü de Gustave'ın üzerine yıkılır ve olaylar bunun üzerinde gelişir.
Anderson görsel olarak bize tam bir şenlik sunuyor. Zaman zaman öyle sahneler görüyoruz ki sanki kartpostallardan fırlamış, ekranı durdurup seyretmek izliyoruz adeta.
Çok katmanlı hikayede film ağırlıklı olarak 1932 yılı olmakla birlikte 1968,1985 ve günümüzde geçmekte. Zero Mustafa anlatıyor olayları Büyük Budapeşte Oteli'ne gelen bir yazara. Yalnız esmer Afrikalı Zero'nun yaşlanınca tipik bir beyaz Avrupalı olması da yönetmenin bir taktiği mi yoksa özensizlik mi desek ama Anderson'un, kostum, sahneler, makyaj oyunculuk, açılar gibi A'dan Z'ye titizlendiği bu filmde özensizlik sözcüğünü kullanmak haksızlık olur.Neyse...
Film zaman zaman bir polisiye, zaman bir dram, zaman zaman da komedi olarak karşımıza çıkıyor.Gereksiz olmuş dediğimiz bir sahne yok filmde.
Filmdeki karakterler zaman zaman karikatürize tiplere bürünüyor. Oyuncu kadrosu ise tam bir yıldızlar karması: Jude Law, Owen Wilson, Edward Norton, Ralph Fiennes...
"Yaman Tilki" filmiyle anlatım tekniğini çok beğendiğim, Wes Anderson bu büyük filmiyle de kalbimde bir Martin Scorsese bir Christopher Nolan seviyesine yükseliyor.
Berlin Film Festivali'nden ödülle dönen bu kusursuz film her türlü övgüyü ve kesinlikle izlenmeyi hak ediyor.
Notum: 10/10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder