30 Mayıs 2012 Çarşamba

AHMET ÜMİT ROMANCILIĞI ve SULTANI ÖLDÜRMEK

 

   Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?”
   Roman tam da böyle başlıyor zihinlere bir bomba bırakarak. Okurlarının bildiği o soru işaretini taa en baştan bırakıyor Ahmet Ümit bu sefer, bir kendine güven gösterisi gibi sanki. Artık Ahmet Ümit'in ustalığını gösteren önemli bir ipucu.
   Chicago'da kariyer yapmış, profesör olmuş hırslı bir tarihçi maktule Nüzhet Hanım.
2 satır mektup yazarak terk ettiği Müştak Bey ise köklü bir aileden gelen kariyerini Türkiye'de yapmış tarih profesörü.
   Fakat iç dünyasında Nüzhet'in onu terk etmesinden sonra bu ayrılığa dayanamamış psikolojik sorunları baş göstermiştir. Psikojenig füg hastasıdır Müştak Bey. Zaman zaman son birkaç saati unutturacak bayılmalar geçirten bi rahatsızlıktır bu.
   İlginçtir romanda bu ayrılığın üzerinden 21 yıl geçmiştir ve romanda birçok kez de bu 21 vurgusu yapılır. Acaba diye de akla gelir: Ahmet Ümit bu 21 yıldan acaba Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşa mı atıfta bulunmaktadır ?
   Romanda, 21 yıl sonra hiçbir şey olmamış gibi arayıp yemeğe davet eden Nüzhet'in evinin önünde hastalığının etkisiyle bayılır Müştak Bey, kendine geldiğinde oradadır. Nüzhet'in evine çıkar,kapı açıktır,sevdiği kadının boynunda kendisinde de olan mektup açacağı vardır. Şoka girer,kendini bilmez yalınayak sokaklarda dolaşır. Kendisinin katil olduğuna inanmaktadır. Ve bundan sonra Müştak Bey'in iç seslerini duyarız sıkça. Cesaret isteyen bu teknikte monologlar bizi sürükler. Monologların bu akıcılıkta olması ise yine yazarın romancılık başarısıdır. Teyze kızı Şaziye'nin psikolog olarak var olması da Müştak Bey'e yardım konusunda önemlidir.
   Zaman zaman tarihi olaylardan bahseder yazar Osmanlının klasik çağıyla ilgili olarak. Bunu da hem Müştak'ın hem Nüzhet'in tarihçi olmasıyla bağlamış  yazar; ama  yetinmemiş daha da ayrıntıya girip Nüzhet'in evindeki Freud'un "Baba Katilliği"nden yola çıkar ve Nüzhet'in son çalışmasının Fatih'in baba katili olup olmadığı konusu  üzerinde durur. Bu sağlam kurguyla da romana Fatih, II. Murat, Çandarlı, Zağanos, Konstantin, Notaras gibi tarihi kişilikler girer.
    Roman böyle sürerken yazar bizi şaşırtır. Olayı soruşturma görevi tanıdık bir yüzdedir: Komiser Nevzat ve yardımcıları...
    İşte burada yine  yazarın ustalığına ve büyüklüğüne bi kez daha hayranlık duyarız. Çünkü bazı romanlarının başkahramanı olan Komiser Nevzat, bu sefer  yazarın bir diğer başkahramanı Tarih Profesörü Müştak Bey tarafından değerlendirilir, gözlemlenir.
    Bu sırada şüphelilerden biri de Nüzhet Hanım'ın akrabası olan Sezgin'in üzerindedir.Nedeni de maddi durumu bozuk olan Sezgin'in Nüzhet'in de varisi bulunduğu apartmanı satmak istemesidir.
    Şaziye'nin  Nüzhet'le görüştüğünü öğrenenmesiyle Müştak Bey için Şaziye'de şüpheliler listesine girer; ancak yine alışkın olduğumuz farklı son yine gerçekleşir ve yazarın şaşırtmacasıyla karşılaşırız; hem de artık Müştak'ın katil olduğuna hepimiz inanmışken hatta Müştak Bey valizini toplayıp polise teslim olmaya gitmişken Emniyet'te şaşırtan sürprizi öğreniriz.
    Bu romanda yazar yine hep söylediği gibi-ağır ideolojik kimliğinden sıyrılmış-insanı anlatmıştır.
Müştak'ın menekşe kokusunda Nüzhet'i hatırlaması-aradan geçen 21 yıla rağmen-belki de en güzel ayrıntılardan birisi olabilir, yazarın insanı anlatmasına dair.


   
 YAZAR:
    Yine bu roman Ahmet Ümit'in 96'dan beri "Sis ve Gece" ile süregelen romancılığında 16. yılında "olgunluk" eseri diyebileceğimiz bir eser vermiştir Eğer romancılığa devam eder de 10 yıllar sonra bunları sınıflandırma çabasına girersek "Sultanı Öldürmek" öldürmek bi dönüm noktası olacaktır.
    Konu Osmanlıyken bizde aynı yoldan gidersek yazarın şimdiye kadar ki yazdıkları "Kuruluş Dönemi" eserleri, "Sultanı Öldürmek" romanı ise "Yükseliş Dönemi" eseridir.
    Fakat yazarın yaşamı boyunca "yükseliş"te kalacağına inancım da tamdır.
   "Sultanı Öldürmek" teki ayrıntıcılık, kurgu, başarılı cinayet izleği, yazarın kendine güveni, monologlardaki akıcılık heyecan hepsi çok başarılı.
    Ayrıca bu romanda yazarın cinayet romancılığından biraz daha sıyrılıp psikolojik-gerilim türüne yaklaştığını söyleyebiliriz. Ahmet Ümit'ten bundan sonra daha gerilim dolu romanlar okuyabiliriz; çünkü "Sultanı Öldürmek" romanında sağlam bir gerilim hissediyoruz.
    Türk edebiyatının yaşayan en büyük romancısıdır Ahmet Ümit. Çok titiz çalışarak sağlam bir kaynakçayla yaklaşık 2 yılda yazdığı romanlarını heyecanla ve sabırsızca bekleyeceğiz.
      Son bir haber yazardan: Yeni romanı Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarıyla ilgili olacakmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder