22 Temmuz 2012 Pazar

YOLUNDA GİTMEYEN ADAM OLABİLMEK-10 YIL






 

   Bir kendiliğindenlik hali var üzerimde; ıssız adam mı, desem; sessiz adam mı,
yoksa "yolunda gitmeyen adam " mı desem ?  Desem de peki  "Neden yolunda gitmeyen adam ?"

   Günler, aylar, yıllar önce kendi halinde nahif bir çocukken hayattan beklentileri standart bir çocukken-tabii çocuktan kasıt lise yılları falan- hayata daha iyimser, tabiricaizse toz pembe gözlüklerle bakarken....
Neyse görüntümüz flulaşsın, biz de geçmişe dönelim, bi 10 yıl öncesine...
   Derken....
   Bende ki fiziksel değişim devam ediyordu; bir taraftan kıllanma, bi taraftan boy atma-gerçi öle bi boya sahip değilim de- ses tellerinin kalınlaşması, komplekslere girme-başta burun kompleksim,sonra yok oldu, o kadar da büyük değilmiş- aynalara bakma, uzun uzun kızlara yazma, kısa kısa reddedilmeler derken ergenliğim fiziksel değişim, komplekslerim ve reddedilmelerim üçgeninde yürüyordu..

   Derken....
   Dış dünya böyle değildi, Amerika önce Afganistan'a sonra da Irak'a saldırmış; kanlı bir savaşı günmübirlik canlı yayınlarla izliyorduk.
   İçerde ise bir ekonomik buhran belirdi-2001 krizi- sonrasında da  iktidar değişimi. Yılların alışkın olduğu çok partili koalisyonlarının yerini artık  mağdur olduğunu iddia eden  bir "tek" parti iktidarı alıyordu.
   Ve belli bir yaşamın dayatılmasından korkulan kitleler de seslerini yükseltmeye başlıyordu.
  Ülke kimi çevrelerce günden güne demokratikleşirken-yetmeyip "ileri demokrasi"ye geçerken-kimi çevrelerce de baskıcı tek parti rejimine doğru ilerlemekteydi.

   Ammavelakin peki ya insanlar bizdeki gelişmeler neydi de , n'oldu ?
   Önce işte heyecanlı, girişken atak bi çocuktum her konuda konuşabilecek kadar da geveze-cahilli işte- derken bu hızlı zamanlar aylarca çalışıp  üniversiteyi kazanmamla da devam etti.
Ama hafif bir boşluk etkisi yapmıştı, üniversite; hissediyordum ki normaldi de orta gelirli bir ailenin çocuğu okumaktan başka ne yapabilirdi ki ?
   Derken...
   Bu üniversitenin hemen başında, o güzel kızı gördüm; görüşmeler, buluşmalar derken bi anda elele gezerken buldum kendimi. Lise yıllarının kompleksli, kızların pek fazla yüz vermediği ergeninden nerdeyse abla diyeceğim kızların yan gözle bakmaya başlamasıyla büyüdüğünü hissetmiş saçlarını da uzatmış,tipi de fena sayılmayan delikanlıya doğru yol alıyordum.
   Bu kızda sinsice içimde yolalıyordu. Gel zaman git zaman yaşanan-çoğu zaman tek taraflı-acılardan sonra ayrıldık. Her yiğit delikanlı gibi alkolizmaya sarıldık, içip içip unutuyorduk, unutamadığımz zamanlarda da telefona sarılıyorduk.
   Neyse bu 18-19 yaş üniversiteli çocuk buhranını da atlattıktan sonra acılar dindikten sonra ruhum kalınlaşıp sertleşti adeta. Kimse sevilmez oldu tarafımdan; "herkessiz"  yaşayabilirliğime olan inancım beni yalnız bir adam yaptı. Artık klasik "tek gece adamı" oldum. Nasıl olsa  tek başıma da yaşardım.
 İşte bu düşünce uzun yıllar egemen oldu.Hala da kısmen egemen. Daha sonra geç kalmış bi şekilde kitaplara sarıldım-eskiden de okurdum da- haftada 2,3 kirişi kırdığım zamanlarda 5 kitap okuyordum ve varlığımdan utanıyordum nasıl da cahilmişim diye-yıllar sonra okumaktan pişman olacağımı bilmeden.

   Derken....
   Üniversite de bitiyordu, sistem düşmanı okulun ve derslerin anlamsız olduğunu düşünen  kitapların gerçekliğine inanan bir adamdım  artık.
   Sevgiye de muhtaç değildim, nasıl olsa kimse olmadan da yaşayabilirdim.
   Üniversite bitti çok geçmedi çalışma hayatına atıldım. İlk başlarda sıkılsam da  sonra alıştım, sevdim. Herkes eğitimliydi.. Askere gittim kısa dönem olarak 5 ay 5 günü çok zor geçirdim. Çoğunluğu eğitimsiz çocukları anladım, sevdim hatta; ama üniversite bitirmiş boş adamları anlayamadım. Uzun dönem çocukların bile şaşırıp "Bu, nasıl üniversite bitirmiş, dediği insanlardı." diğer arkadaşlar. Neticede yalnız ve sıkıntılı zamanlardı, askerlik zamanları. Uzun geçmek bilmeyen nöbetler ve olmayan özgürlük beni çok olgunlaştırıp bana çok şey öğretti: Elleri cebinde gezmenin, rahat rahat sigara içmenin, deliksiz uyku uymanın, yatağı dağınık bırakmanın, tabaktan yemek yemenin, halıya basmanın özgürlüğünü öğrendim.
   Ana izlekte ise küçük şeylerle mutlu olmayı öğrendim.
   Askerdeyken bana her türlü desteği veren, sevgisini esirgemeyen, bi daha zor bulabileceğim bir sevgiliyi mutlu edemem, diyerek terk ettim. Ondan özür diliyorum tekrar....
   Ve çok okudukça insanlardan ayrıldım, daha az konuşur, oldum; kendimce aydın-toplum çatışmasına girdim. Keşke az okuyup gündelik yaşayaydım dedim; geri kalmış ülkemin haberlerini bile izlemez oldum.
   Ve hayata kaldığım yerden devam ediyorum askerden sonraki 2 yıldır da çok bi şey değişmedi işte . araba aldım falan filan maddi değişimler işte sadece...
   Ama artık sevgiye ve sevilmeye muhtaçlığımı da anlıyorum. Bazen bir çocukmuşcasına başımın okşanmasını istiyorum, bazen öpülmeyi; bazen de öpmeyi işte bütün mesele bu öylesine yalnızlıktan kurtulma isteği ama kimle?

....işte bir 10 yılın kısa özeti bu bende
yolunda giden çocuktan nasıl oldu da
"yolunda gitmeyen adam" oldum benin cevabı...................................

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder