
20 Mayıs 2013 Pazartesi
Sonrası Kalır
On Kalır benden geriye dokuzdan önceki on
Dokuz değil on kalır
On çiçek, on güneş, on haziran
On eylül, on haziran
On adam kalır benden, onu da
Bal gibi parlayan, kekik gibi bunalan
On adam kalır.
Ne kalır ne kalır
Tuz gibi susayan, nane gibi yayılan
Dokuzu unutulmuş on yüz mu kalır
Onu da unutulmuş bir şiir belki kalır
On çizik, on çentik, on dudak izi
Bir çay bardağında on dudak izi
Aşklardan sevgilerden
Suya yeni indirilmiş bir kayık gibi
Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem
Bir de bu kalır.
Ne Kalır benden geriye, benden sonrası kalır
Asıl bu kalır.
On yerde adam geçse geçmese
Dağlardan tepelerden inen bir düzlüktüm,
anlaşılır.
Aksam olur bir günden dibe çökerim
Su içer dibe çökerim
İyimser bir duvarcıyım her gün bir tuğla
düşürürüm elimden
Bu yüzden gecikirim
Size bu sıkıntı kalır.
Ne Kalır
Kahvelere de kalın kalın kayısı vakti
Dişleri kesmeyenin en az kayısı vakti
Dişleri hiç kesmeyenden
Gün geçer kendi kalır
Kahvelerde kayısı.
Gezginim, açık denizlerden yanayım
Biraz da Akdenizliyim, bu işte böyle kalır
Akdenizli herkes konuşur duyarlığını
Başka ne Kalır
Biz ki bir konuşuruz geriye on şey kalır.
Ben buyum, dersin, arkadaş
Sevgilim ben buyum
Yüreğim vurgun, dişlerim altın
Ceketim sol omsuzumda
Vakit vakit incelen vakit.
Edip CANSEVER
14 Mayıs 2013 Salı
CEHENNEM
Dan BROWN'ın merakla beklenen kitabı "CEHENNEM" bugün çıktı.
Simgebilim Profesörü Robert LANGDON'ın yine başkahraman olduğu kitap, Dante'nin "İLAHİ KOMEDYA"sındaki cehennem tasvirlerinden esinlernilerek oluşturuldu.Bu kitapta da yine gizemler, şifreler, detaylı Floransa tasvirler, bizi bekliyor gibi gözüküyor.
12 Mayıs 2013 Pazar
ESKİCİ
Eskiden yeterdim kendime
Artardım bile
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende
Can da eskimiş
Ben de..
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
10 Mayıs 2013 Cuma
GÜNEŞİ İÇENLERİN TÜRKÜSÜ
Bu bir türkü:-
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte:
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!
Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!
Nâzım HİKMET-1924
toprak çanaklarda
güneşi içenlerin türküsü!
Bu bir örgü:-
alev bir saç örgüsü!
kıvranıyor;
kanlı; kızıl bir meş'ale gibi yanıyor
esmer alınlarında
bakır ayakları çıplak kahramanların!
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte:
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!
Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!
Nâzım HİKMET-1924
9 Mayıs 2013 Perşembe
YEŞİLÇAM'DA "YEŞİLÇAM" TEMALI FİLMLER
1980'li yıllarla beraber az da olsa örnekleri görülmeye başlamış filmlerdir efendim.
1960 ve 1970'li yıllarda kameralarını nerdeyse yok denecek düzeyde kendine yönelten yeşilçam, 80'lerle beraber eğitici-öğretici nitelikteki uyuşturucu-fuhuş temalı filmlerle özeleştiriye başlamıştır.
1977 yapımı "Yeşilçam Sokağı" adlı erotik-komedi filmi, artist olmak için İstanbul'a gelen iki kafadarın maceralarını anlatan, arada sektöre dair ipuçları veren ilginç bir yapımdır.Tamamen yeşilçam'a yönelik filmlerin çekilmesi ancak 80'lerin sonu itibarı ile olmuştur.
Örnekleyelim:
1984 yapımı (bkz: Taçsız Kraliçe) filminde bir sinema starının zirveden sıfıra dönüş öyküsü anlatılır.
Ahu Tuğba'nın başrolü oynadığı filmde, yeşilçam'da ayakta kalabilmek için ne gibi tavizler verilmesi gerektiği gözler önüne serilir.yapımcı- oyuncu ilişkileri irdelenir.(rejisörün, yapımcının yatak odası olayı) Bu filmde Nuri Alço'da Sinan San adlı bir sinema oyuncusunu canlandırır.uyuşturucu kullanan bir tiptir.
Pek bilinmeyen bu filmde Nuri Alço'nun klasikler arasına girmeye aday bir repliği de gözlerden kaçmıştır. Ahu Tuğba'nın artık rol bulamadığı zamanlarda Nuri Alço ile aralarında şöyle bir diyalog geçer.
N.A: sana bir rol buldum
A.T: (sevinir) ne rolü?
N.A:orospu rolü....
Kayıp Kızlar vb. filmlerde de artist olmak için evden kaçan kızlara, kendini yapımcı olarak tanıtan adamlarca tuzak kurulur.
1983 yapımı "Yorgun" filminde İbrahim Tatlıses yine İbrahim Tatlıses rolündedir.eski klasik senaryolu filmlerinden bıkan İbo, değişik konuda bir film çekmek ister.
İkisi de 1987 yılında çekilen (bkz: Yolun Sonundaki Karanlık) ve (bkz: Yasemin) adlı filmlerde de "artist olmak sevdasındaki kız " klişesi tekrarlanır.
Bu filmlerde yeşilçam sokağındaki oyuncu ajanslarının çalışma sistemi ve oyuncu kahvehaneleri gerçekçi bir gözle masaya yatırılır.Yolun Sonundaki Karanlık filmindeki Savaş Yurttaş'ın canlandırdığı yeşilçam emekçisi tiplemesi ise çok ilginçtir.
Yine 1987 yapımı "Hayallerim Aşkım ve Sen" filminde ana konulardan birisi olarak, sinema sektörü ve star sistemi Atıf Yılmaz tarafından ince ince eleştirilir.
1988 yapımı "Bıçkın" filminde kendisini oynayan Kemal Sunal vasıtası ile yine yeşilçam'a hafif bir iki fiske vurulur.
1989 yapımı Yavuz Özkan filmi , "Film Bitti"de, sinema seti fonunda entelektüel ilişkiler irdelenir.
yukarıdaki filmler genel olarak yeşilçam'ı yan bir tema olarak işleyen filmlerdir.
1988 yapımı Arabesk filmi, yeşilçam klişelerinden örülü senaryosu ile "yeşilçam temalı" filmlerin ilk akla gelenidir.
Tamamı ile yeşilçam odaklı, omurgasını yeşilçam'ın teşkil ettiği ilk ve en önemli film ise, hiç kuşkusuz "aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni" adlı Yavuz Turgul başyapıtıdır.
bu arada hayal meyal hatırladığım, başrolünde Erol Durak'ın oynadığı "İstanbul'un Orta Yeri Sinema" adlı filmden de ismen bahsetmek istiyorum.
Ömerçip" rezilliğinden ise hiç bahsetmek istemiyorum.
Düzenleme: ben :)
Kaynak: ekşisözlük
kullanıcı: swst (kendisine teşekkürler)
Şebnem Ferah - Od - 2013
ÇIKTIIIIIIIIIII.....
Şarkı Listesi:
Yorumlar yakında....
- Kalbim Mezar
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Birileri Var
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Od
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Savaş Boyası
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Bin Yıldır
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Ya Hep Ya Hiç
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Utangaç
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Yarım
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Girdap
Söz & Müzik: Şebnem Ferah- Çok Yorgunum
Söz: Nazım Hikmet Müzik: Cem Karaca
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)