14 Şubat 2016 Pazar

Küs

 Dağlara küsüyorum kimsenin haberi yok, susuyorum kendime dair cümlerlerin içinde. Sessizlik büyüyor içimde, susmak ne çare ki. Korkuyorum kendimden değil korkum çığlığımın dağları ürkütmesinden.
 İnsanlara da küsüyorum, beni anlamadıkları için. Cevap vermeye dermanım yok çünkü.
 Hayallerime de küstüm onlarda yok artık. Ya gerçekleşmediler ya da gerçekleşecek kadar yakın değillerdi. Ben bir hayalperest çocuktum.
 İçimdeki çocuk da küskün şimdi. Hiç gülmüyor; ne çocukça şakalar yapıyor ne de çocukça gülüşler saçıyor etrafına. Çocukluk için yaşlanıyor, gençlik içinse çok erken diyor: Araf!
  Hele ki kuşlar uğramaz oldular pencereme. Yoksa onlar mı bana küstü; yok yok ben başımı gökyüzüne çevirip bakmıyorum uzun zamandır.
 Dünya sanki o değil de siyah, simsiyah; ara sıra da kül rengi. Kaotik, Kafkaesk, karmaşık; anlaşılabilir değil. Ancak uzun uykular kurtarıyor beni.
  Ne bu dünyayı anlayabiliyorum ne de bu dünya beni anlıyor. Biz iki ayrı dünyayız sanki: dünya ve ben. Zihnim yorgun, düşüncelerim savruk. Boşluk derin, benlik yitik.
 Velhasıl kelam bir derin boşluk,
 Velhasıl kelam bir küskünlük,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder