25 Nisan 2015 Cumartesi

Müjganlar İçimizde ki

Ne Müjganlar gitti içimizden, ardına bakmadan. Hüsnü'nün Müjgan'ı "dört defa lacivertse" bizim sevdiğimizin-Müjganı'mızın- gözleri de kahveyse dört defa kahve, siyahsa dört defa siyahtı. Bizde dünyamızı şaşırdık, evleniriz sandık, haddimizi bilemedik.Evimiz, yuvamız olur, ışığı yanar sandık. Sandık da ne sandık hem de. Yanıldık da ne yanıldık. Müjgan'ın mahalleden ayrılırken Hüsnü'nün en acıklı bakışından, "Etme Müjgan öldürme bizi, bak yüzüklerimiz bile hazır." deyip hıçkıra hıçkıra ağlayışı gibi ağladık biz de. Amma bilemezdik ki biz öyle rol kesmeleri Sadri Usta gibi. Acımız içimizdendi, en derinden, taa derinden; maalesef ki en gerçeğinden.
Son ana kadar mücadele vardı, umut vardı; ama olmadı kaybettik biz severken. Son sahnem vardır ki benim de aklımda eğer ki çekersem ben de bi film "Ah Müjgan Ah" gibi yıllar sonra bile içini dağlardı insanın. Anlatayım kısaca:
 Gitme, dedim hala giderken bile. Halbuki çoktan eşyalarını toplamıştı bile evden. Laf olsun torba dolsun diye gelmişti. Gidiyordu gözümün nuru; uykum, ışığım, aydınlığım, simsiyahım. Öğle üzeriydi. Saat tam birdi. Bir bahar günüydü. Aydınlıktı, bulut yoktu gökyüzünde. İçimde ne bahar vardı ne de aydınlık. Ardına bile bakmadı, Çöktüm dizlerimin üstüne, sonra yığıldım, düştüm. Numaradan değil, dermanım kalmamıştı ağlamaktan. Kapıdan çıkıyordu, bense ölüyordum sanki. [Başım yana eğik yerde yattığım için bu sinematografik açıdan başarılı sahneyi yana yatık izliyordum. Filmde de aynısını kullanacağım:) Dramsa tam dram. Realizmse tam realizm:) ]
 Gitti işte öyle...Bir çocuk masumiyetiyle bakarken ben birden kayboldu. Müjgan geri döndü; biz dönmeyiz, dönemeyiz. Ha paraya ha başka nedenlere bağlı olsun, gidiş gidiştir işte. Ne Müjgan olmaya ne Hüsnü gibi sevmeye mecalim var.
Yorgunum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder