20 Nisan 2015 Pazartesi

SUSMAK KAÇMAKTIR

 Susmak...Kaçışların en büyüğü. Kendimizden, aklımızdan, fikrimizden, duygularımızdan ve sistemden kaçıştır; susmak. Her daim anlayışımızı, kavrayışımızı, doğayla ve maddeyle olan ilişkimizi anlatabilecek sanatı duyumsayabilecek kadar zekaya ulaştığımızda susmalıyız işte. Çünkü o zaman başlar; dünyanın anlamsızlığı, insanların kendisinin değil de fikirlerinin basitliği, sosyo-ekonomik yapının kişinin ruhunu daraltması, ilişkilerin sıradanlığı, insanların düşün dünyasının alt düzeyde seyri koparır insanı ve kaçışın en büyüğü başlar. Kaçarken ardına bakmaz insan. Koşarak kaçar, insanlar şaşırır. Hasta olup olmadığınızı sorarlar. Yok, dersin; iyiyim, dersin. Anlam veremez insanlar tavırlarınıza. Gitgide uzaklaşılır, insanlardan. İnsanlar da delirdiğinize bile kanaat getirebilirler.
 Aslında kendini gerçekleştirip kısmen de var oluşunu sorgulamıştır ve tanımasa da nispeten varoluşçuluğu yaşamaya başlamıştır. Hayatın basit ve aleladeliliği içerisinde gündelik kaygılardan sıyrılmaya başlamıştır kişi.
 Nelere kaçar insan, nerelere kaçar peki ?
 Doğaya kaçar. Özellikle deniz kenarında mutlu olduğunu hisseder ya da bir dağ kulübesinde yaşamak ister her şeyden uzakta.
 Hayvanlara kaçar. Bir evcil hayvan edinip insanların hak etmediğini düşündüğü sevgisini hayvana verir. Ve yine insanlarda bulamadığı sadakati de hayvanlarda bulur: kedide, kuşta, köpekte, vb.
 Kitaplara kaçar ki kaçışın başlangıç noktasında da kitaplar olmalıdır; yoksa kaçış gerçek bir anlam taşımaz, inandırıcılığı ve samimiyeti olmaz. Pop kitaplar da olmaz; insan ruhunu yücelten ve derinleştiren kitaplar olmalı: Suç ve Ceza, 1984, vb.
 Filmlere kaçar ancak benim de severek izlediğim Marvel filmleriyle olmaz: V ile Şarlo ile Sergey Eısensteın ile olmalı.
 Resme, heykele, bir hobiye kaçışla olabilir, model uçak hobisiyle de olabilir.
 Kaçmanın en temelinde anlaşamama değil; kendini aşma vardır. Aşma neticesinde yaşanan toplumdan uzaklaşma durumunda da Türkiye'de yaklaşık 200 yıldan bu yana yaklaşan aydın-toplum çatışması meydana gelir. İnsanlar, sizin onlara tepeden bakan kibirli bir insan olduğunuzu düşünürler; lakin haksız da sayılmazlar, tespitlerinden birisi doğrudur: tepeden bakma...
 Tepeden topluma bakar adeta röntgenini çekersiniz; bazen üzülür, bazen burun kıvırırsınız. İşte bunların tamamı aydın-toplum çatışmasıdır artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder