31 Mayıs 2012 Perşembe

deyişler....


 yalnız parayla da mutlu olabiliriz; çünkü yalnız parasını verdiğimiz şeyler terk etmez bizi: ev, araba, alkol, elbise ve gerekirse kadın.........

30 Mayıs 2012 Çarşamba

AHMET ÜMİT ROMANCILIĞI ve SULTANI ÖLDÜRMEK

 

   Biri, sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız, ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz, ne yaparsınız?”
   Roman tam da böyle başlıyor zihinlere bir bomba bırakarak. Okurlarının bildiği o soru işaretini taa en baştan bırakıyor Ahmet Ümit bu sefer, bir kendine güven gösterisi gibi sanki. Artık Ahmet Ümit'in ustalığını gösteren önemli bir ipucu.
   Chicago'da kariyer yapmış, profesör olmuş hırslı bir tarihçi maktule Nüzhet Hanım.
2 satır mektup yazarak terk ettiği Müştak Bey ise köklü bir aileden gelen kariyerini Türkiye'de yapmış tarih profesörü.
   Fakat iç dünyasında Nüzhet'in onu terk etmesinden sonra bu ayrılığa dayanamamış psikolojik sorunları baş göstermiştir. Psikojenig füg hastasıdır Müştak Bey. Zaman zaman son birkaç saati unutturacak bayılmalar geçirten bi rahatsızlıktır bu.
   İlginçtir romanda bu ayrılığın üzerinden 21 yıl geçmiştir ve romanda birçok kez de bu 21 vurgusu yapılır. Acaba diye de akla gelir: Ahmet Ümit bu 21 yıldan acaba Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşa mı atıfta bulunmaktadır ?
   Romanda, 21 yıl sonra hiçbir şey olmamış gibi arayıp yemeğe davet eden Nüzhet'in evinin önünde hastalığının etkisiyle bayılır Müştak Bey, kendine geldiğinde oradadır. Nüzhet'in evine çıkar,kapı açıktır,sevdiği kadının boynunda kendisinde de olan mektup açacağı vardır. Şoka girer,kendini bilmez yalınayak sokaklarda dolaşır. Kendisinin katil olduğuna inanmaktadır. Ve bundan sonra Müştak Bey'in iç seslerini duyarız sıkça. Cesaret isteyen bu teknikte monologlar bizi sürükler. Monologların bu akıcılıkta olması ise yine yazarın romancılık başarısıdır. Teyze kızı Şaziye'nin psikolog olarak var olması da Müştak Bey'e yardım konusunda önemlidir.
   Zaman zaman tarihi olaylardan bahseder yazar Osmanlının klasik çağıyla ilgili olarak. Bunu da hem Müştak'ın hem Nüzhet'in tarihçi olmasıyla bağlamış  yazar; ama  yetinmemiş daha da ayrıntıya girip Nüzhet'in evindeki Freud'un "Baba Katilliği"nden yola çıkar ve Nüzhet'in son çalışmasının Fatih'in baba katili olup olmadığı konusu  üzerinde durur. Bu sağlam kurguyla da romana Fatih, II. Murat, Çandarlı, Zağanos, Konstantin, Notaras gibi tarihi kişilikler girer.
    Roman böyle sürerken yazar bizi şaşırtır. Olayı soruşturma görevi tanıdık bir yüzdedir: Komiser Nevzat ve yardımcıları...
    İşte burada yine  yazarın ustalığına ve büyüklüğüne bi kez daha hayranlık duyarız. Çünkü bazı romanlarının başkahramanı olan Komiser Nevzat, bu sefer  yazarın bir diğer başkahramanı Tarih Profesörü Müştak Bey tarafından değerlendirilir, gözlemlenir.
    Bu sırada şüphelilerden biri de Nüzhet Hanım'ın akrabası olan Sezgin'in üzerindedir.Nedeni de maddi durumu bozuk olan Sezgin'in Nüzhet'in de varisi bulunduğu apartmanı satmak istemesidir.
    Şaziye'nin  Nüzhet'le görüştüğünü öğrenenmesiyle Müştak Bey için Şaziye'de şüpheliler listesine girer; ancak yine alışkın olduğumuz farklı son yine gerçekleşir ve yazarın şaşırtmacasıyla karşılaşırız; hem de artık Müştak'ın katil olduğuna hepimiz inanmışken hatta Müştak Bey valizini toplayıp polise teslim olmaya gitmişken Emniyet'te şaşırtan sürprizi öğreniriz.
    Bu romanda yazar yine hep söylediği gibi-ağır ideolojik kimliğinden sıyrılmış-insanı anlatmıştır.
Müştak'ın menekşe kokusunda Nüzhet'i hatırlaması-aradan geçen 21 yıla rağmen-belki de en güzel ayrıntılardan birisi olabilir, yazarın insanı anlatmasına dair.


   
 YAZAR:
    Yine bu roman Ahmet Ümit'in 96'dan beri "Sis ve Gece" ile süregelen romancılığında 16. yılında "olgunluk" eseri diyebileceğimiz bir eser vermiştir Eğer romancılığa devam eder de 10 yıllar sonra bunları sınıflandırma çabasına girersek "Sultanı Öldürmek" öldürmek bi dönüm noktası olacaktır.
    Konu Osmanlıyken bizde aynı yoldan gidersek yazarın şimdiye kadar ki yazdıkları "Kuruluş Dönemi" eserleri, "Sultanı Öldürmek" romanı ise "Yükseliş Dönemi" eseridir.
    Fakat yazarın yaşamı boyunca "yükseliş"te kalacağına inancım da tamdır.
   "Sultanı Öldürmek" teki ayrıntıcılık, kurgu, başarılı cinayet izleği, yazarın kendine güveni, monologlardaki akıcılık heyecan hepsi çok başarılı.
    Ayrıca bu romanda yazarın cinayet romancılığından biraz daha sıyrılıp psikolojik-gerilim türüne yaklaştığını söyleyebiliriz. Ahmet Ümit'ten bundan sonra daha gerilim dolu romanlar okuyabiliriz; çünkü "Sultanı Öldürmek" romanında sağlam bir gerilim hissediyoruz.
    Türk edebiyatının yaşayan en büyük romancısıdır Ahmet Ümit. Çok titiz çalışarak sağlam bir kaynakçayla yaklaşık 2 yılda yazdığı romanlarını heyecanla ve sabırsızca bekleyeceğiz.
      Son bir haber yazardan: Yeni romanı Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarıyla ilgili olacakmış.

29 Mayıs 2012 Salı

aşk kovalatır...




















Aşk kaçmaktan çok kovalamayı sever,
Görmekten çok özlemeyi,
Dokunmaktan çok düşlemeyi,
Ve aşk öyle haindir ki,
Nerde imkansız varsa onu sever...

                                                                              Özdemir Asaf





7 Mayıs 2012 Pazartesi

SEVMEDEN GEÇER ZAMAN-REDD

Redd ve Şebnem Ferah'tan muhteşem bi düet. Fazla söze, yoruma hiç gerek yokkkk

Yem olmuş duygular faşizmiydi, aşk ! ! !



Sarkıttım isimsiz derin sulara
Bir oltanın ucuna takıp kalbimi
Yem olmuş duygular faşizmiydi aşk
Hep başa sarmıştı küstüğümde hayata
Devretmiş dertler şehrinde
Aynı güne uyanırken
Miş’li geçmiş çöker üstüme
İstesem de bugünü hiç yaşayamam
Yok ki sonrası durmuşsa zaman
Günün birinde
Bozulmuş kalbim
Çok kırılmadan sevmeden geçer zaman
Unutursun günün birinde
Bir yabancıyla uyanırken
Miş’li dersin geçer üzülme
İstesem de dünü yaşatamam
Yok ki sonrası durmuşsa zaman
Günün birinde...........................
Bozulmuş kalbim
Çok kırılmadan sevmeden geçer zaman


5 Mayıs 2012 Cumartesi

HAYAT KAÇIK BİR UYKUDUR-REDD

                                                                Noxx Stage-Bornova/İzmir


  Geçen cumartesi canlı performasnlarına şahit olduktan sonra-ki muhteşemdi-canlı performanslarında da haber verdikleri gibi albümleri de birkaç gün sonra çıkınca ayrı bi mutlu oldum.
  
 Sahne performansları gerçekten çok iyiydi. Nefes Bile Almadan'ı beklerken duygusal şarkılarında Her Neyse ile vurdular asıl damgayı ve  adeta kopardılar bizi somut alemden. Tabii "Nefes Bile Almadan, Prensesin Uykusuyum, Falan Filan, Dünya, Hala Aşk Var mı? " gibi kült şarkılar ve gitar sololarıyla da sahnede fark yarattılar.
  Afyon'da-daha doğrusu Afyon sınırında-yaptıkları eylemde takdire şayandı.
  Yeni albümleri ise yine oldukça başarılı."Hayat Kaçık Bir Uykudur" güzel bi isim. Çünkü "Plastik Çiçekler ve Böcekler" albümünün adına hayran olduktan sonra özgün albüm isimleri de haliyle de bekleniyor Redd'den 
   Kaset deyimiyle B yüzü şarkıları yani ikinci kısımdaki şarkıları daha çok beğendim: "Sevmeden Geçer Zaman (muhteşem bi Şebnem Ferah düeti gelmiş, şimdiden külttür benim için.), Iskaladık Birbirimizi, Aşık Oldum Celladıma, Beni Sevdi Benden Çok,Senden Sonra,Yolunda Gitmeyen Adam" şarkıları en beğendiklerim.

                                       
Yaptığı müzikle duruşuyla farklı bi yerde olan, alternatif rockun en iyilerinden  Redd'e sonsuz başarılar bu albümlerinde.:)))


  .......................
Teslim olmuşlar korkudan karanlığa
Uyur gezer derler bana inanmam rüyalara
Bir varmış bir yokmuş düştü bütün başlar
Benden hiç bahsetmez ki o masallar
Kimse sevmez
Uykum kaçar
Üstümü örten annem değil
Üzgünüm başkan ben olamam elçi

GÖLGENİ YEDEK BIRAK ARDINDA

aşk tesadüfleri sever
kader ayrılıkları
yıllar geçmeyi sever
insan aramayı

güller açmayı sever
zaman soldurmayı
eller birleşmeyi sever
yollar ayrılmayı

herkes geçmişi öder
bir yol ayrımında
başlamak istersen
yeni bir hayata
gölgeni yedek
bırak ardında

hayat tekrarları sever
yeniden başlamayı
kuşlar dalları sever
kanatlarsa uçmayı

herkes geçmişi öder
bir yol ayrımında
başlamak istersen
yeni bir hayata
gölgeni yedek
bırak ardında
                                                                              
                                                                                       MURATHAN MUNGAN