14 Ağustos 2015 Cuma

İÇ SAVAŞ

 Buhranlarımız, modern değerlerimiz; kaybettiklerimiz ise eskiye ait. Eskide ne varsa ya da ne kaybettiysek hepsini bir "aman"la tarihin derinliğine gönderiyoruz. Biliyoruz yitirdiklerimizi. Neler yitirmiyoruz ki...Geçmişimizi, sahip olduğumuz-bir nebze- iyi ve insani değerleri; acıları, sevinçleri, gözyaşlarını, sevenlerimizi, sevdiklerimizi....
 Daha az hatırlıyoruz, daha iyi hissettiğimizi sanıyoruz. "Takmıyorum." deyip hormonlu gülücükler saçıyor, yalnızlığımıza ağlıyoruz, uyku haplarına, anti- depresanlara sığınıyuruz. Tüm hastalıklarımızın altından "takma"yı stresi çıkarıveriyoruz. Zayıf noktamızdan vuruyor hastalıklar: kimimizi saçından, kimimizi midesinden, kimisini kandan, kalpten, gözden,vs. Sonrasında da sentetik hastalıklarımıza tedaviler arıyoruz bir ömür.
 Eskilerin yanında modern değerlerimiz! var. Buhrana sürükleyen bizleri. Para hırsı, kazanmak ve daha çok kazanmak; tüketmek ve daha çok tüketmek. Okudukça, paylaştıkça değil de tükettikçe daha çok insanız sanki. Tüketmek için soluk almadan gösterdiğimiz çaba da bizim modern hayattaki buhranımız. Hele ki bu kadar çaba gösterip istediğimiz saygınlığa yine erişemiyorsak işte o buhranın zirvesi.
 Eski ya da yeni yitirilen değerler, ulaşılamayan hedefler bizi huzursuzluğa önce kendimizle sonra da toplumla bir savaşa sürüklüyor. Kimisi egemen kültüre uyumsayıp kayboluyor, kimisi de kendince marjinal hareketlerle direniyor. Ama neticede bir iç savaş hiç eksik olmuyor içimizden.   
 Aklın, fikrin, sanatın egemen olduğu güzel günler görmeliyiz; yoksa bir iç savaşın içinde yitip gidiyoruz..