29 Nisan 2014 Salı

ÇİNGENELER ZAMANI

 


 Başlığa boş yere eleştiri yazmadım; çünkü tüm dünya tarafından bir başyapıt olarak kabul edilen bu filmi eleştirmek bana düşmez.
 Ünlü yönetmen Emir Kusturica'nın 1988 yapımı filminde Çingenelerin hayatı çok doğal, içten yalın biçimde anlatılır. İnişleriyle, çıkışlarıyla, sefaletiyle, gelenekleriyle yeryüzünün göçebe halkı Çingeneleri görürüz. Film ayrıca Çingene dilinde çekilen ilk filmdir.
 Filmde Perman yoksuldur, nenesi, hasta kız kardeşi ve alkolik amcasıyla yaşar. Kız kardeşini kurtarmak ve sevdiği kızı Azra'yla evlenebilmek için para kazanmak adına İtalya'ya gidip Don Carleone çakması Ahmet ile mafyatik ilişkilere girer, çok para kazanır zengin olur; ancak döndüğünde Azra hamiledir ve amcası da sahip olmuştur üstelik Azra'ya. Bunun üzerine Hıdrellez (Ederlezi) sahnesiyle birlikte filmdeki en ekileyici sahne olan meyhane sahnesi gelir. Azra çocuğun kendisinden olduğunu söylemesine rağmen inanmayan Perhan'a nedenini sorması üzerine Perhan'ın ağzından dökülür can alıcı/yakıcı sözcükler: "Kendime yalan söylemeye başladıktan sonra kimseye inanmıyorum."
                                Ederlezi sahnesi:


                                  Meyhane sahnesi:
   Sadece anlaşmalı bir evlilik yapmıştır Perhan görünüşte. İtalya'ya kolay yoldan girmektir amaç; ancak yine de kendisine yalan söylemektedir. Çünkü doğum esnasında hayatını kaybeden Azra'sının ardından çok üzülür. Göğe yükselir duvağıyla birlikte Azra, yine etkileyici bir sahne eşliğinde. Kız kardeşini bulur daha sonra Perman, onu hastanede tedavi ettirmek yalanıyla götürüp satan çakma Carleone Ahmet'ten de intikamını hem de Ahmet'in düğününde alır. Ahmet'in dul kalan karısı da intikamını alır ve öldürür Perman'ı ve böylece son bulur bu büyük film.
  Film budur yer yer kopukluklar olsa da sahne geçişlerinde en azından bana öyle gelse de amatör oyuncularla dünya çapında bir iş kotarmak gerçekten çok büyük bir başarı. Filmde mesela Perhan'ın olağanüstü güçleri olamayabilirdi. Çok da gerekmezdi sanki.
 Filmin müziklerineyse başlı başına bir yazı yazmak gerekir de...
 Kusturica'nın diğer filmlerinde de birlikte çalıştığı Balkan müziğinin en büyük ismi olan Goran Bregoviç filme, müzikleriyle sınıf atlatmıştır. Sahnelerdeki Balkan ezgileriyle içimizi delip geçmiştir sanki. Bir müziğin bir filme etkisi ancak bu kadar olabilir belki de.(Ne bileyim Titanik'te "My Heart Will Go On olmasa da büyük filmdir. Keza Cesur Yürek için de Kill Bill için de geçerli bu tezim)
"Ederlezi"yi, Sezen Aksu başarısız biçimde "Hıdırellez" olarak uyarlamış; benim taa ki bu filme kadar hep Oya-Bora şarkısı sandığım pek de severek dinlediğim "Sevmek Zamanı" aslında "Kustino Oro" imiş.
 Film bir de kesinlikle altyazılı izlenmeli; Türkçe dublaj alabildiğine başarısız.
 Kusturica'ya 89'da Cannes'ta "En İyi Yönetmen" ödülünü getiren film, bir filmin yakışıklı ve seksi insanlar olmadan da izlenebileceğini kanıtlar nitelikte. Belki de bu yüzden uzun uzun anlatmış filmde Kusturica, bizim, "Vur patlasın, çal oynasın." yaşadığını zannettiğimiz Çingenelerin hayatını, acılarını, dramlarını. Ve bu yüzden de 136 dk.lık bir filmle eski Yugoslavya'nın en uzun filmini çekmiş yönetmen.
İnsanı içine adım adım çekip sarmalayan bu filmi izlemeyenlere önerim ivedilikle izlenmesidir. 
Notum: 9,5/10
İyi seyirler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder