27 Eylül 2012 Perşembe

GÖNÜL DAĞI YIKILDI BE BOZKIRIN TEZENESİ


Neşet ERTAŞ-Bozkırın Tezenesi
bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
kırtıllar köyünde geldin dediler
babama muharrem, anama döne
dediysen atayı bildin dediler

dizinde sızıydı anamın derdi
tokacı saz yaptı elime verdi
yeni bitirmiştim üç ile dördü
baban gibi sazcı oldun dediler

o zaman babamdan öğrendim sazı
engin gönül ile hakk’a niyazı
o yaşımda yaktı bir ahu gözü
mecnun gibi çölde kaldın dediler

zalım kader devranını dönderdi
tuttu bizi ibikli’ye gönderdi
babam saz çalarken bana zil verdi
oynadım meydanda köçek dediler

anam döne ibikli’de ölünce
tam beş tane öksüz yetim kalınca
beşimiz de perişan olunca
babamgile burdan göçek dediler

yürüdü göçümüz tefleğe doğru
bu hali görenin yanıyor bağrı
üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
bunlara bir ana bulun dediler

yozgat’ın kırıksoku köyü’ne vardık
bize ana yok mu diyerek sorduk
adı arzu dediler bir ana bulduk
işte bu anadır buldun dediler

en küçük kardaşı kayıp eyledik
onun için gizli gizli ağladık
üstelik babamı asker eyledik
yine öksüz yetim kaldın dediler

zalım kader tebdilimi şaşırttı
heybe verdi dalımıza devşirtti
yardım etti yerköy’üne göçürttü
biraz da burada kalın dediler

yerköy’den kırıkkale’ye geldik
babam saz çalarken biz çümbüş aldık
kırşehir’e varınca kemanı çaldık
aferin arkadaş çaldın dediler

yarin aşkı ile arttı hep derdim
babamı bir yere dünür gönderdim
başlık çok istemişler haberin aldım
istemiyor yarin seni dediler

kırşehir’de yedi sene kalınca
düğün düzgün hepsi bize gelince
burada herkese yer daralınca
ankara’ya gider yolun dediler

ankara’da (sünnetçi) veysel usta’yı buldum
epeyce eğleştim, evinde kaldım
yüz lirayı verip bir yatak aldım
etti isen böyle buldun dediler

bir ev kiraladım münasip yerde
kaldı kavim kardaş hep kırşehir’de
bu aşk hançerini vurdu derinde
çaresini bulmazsan öldün dediler

yarin aşkı ile döndüm şaşkına
arada içerdim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna
bunu da içeriye alın dediler

diye anlatır aşıklık geleneğinin son büyük temsilcisi hayat hikayesini. Öyle yazmaya da  gerek yok zaten şurada doğdu, büyüdü, yaptı etti felan diye...
   Demirel zamanında kendisine sunulan "devlet sanatçılığı" unvanını;  Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım." diye geri çeviren usta alçak gönüllü aşık Unesco tarafından "yaşayan insan hazinesi" kabul edilmiştir.
   Neşet Ertaş'ın tek idolüm dediği ozan babası  Muharrem Ertaş oğlunun Leyla Hanım'la yaptığı evliliğe karşı çıkmış ve  oğluna türküyle seslenmişti: “Evvelde tutmadın Neşet sözümü/ Öksüz koydun yavruları kuzunu/ Almasaydın Boluların kızını/ Son pişmanlık fayda vermez evladım.” Bu sözlerden rahatsız olan Neşet Ertaş’ın yanıtı da türkülü olur: “..Ulu arıyorsan analar ulu/ Sevmişiz gönülden olmuşuz kulu/ Analar insandır biz insanoğlu/ Aslı bozuk deme gel şu insana.” ama o aşktır ki o acıdır ki Ertaş'ın sanatını bu kadar beslemiştir.
   Bir trafik kazası sonrası, üç ay hapis yattığı sırada çaresizlikten tükürükle ıslattığı kibritin barutunu kullanarak sigara kağıdının arkasına yazmıştı, "Neredesin Seni"...
   5 yaşında çalmaya başladığı sazı düne kadar elinde tuttu; ama dillere pelesenk olmuş türküleri, bozlakları kaldı bize...
   O yüzden selam olsun büyük ustaya da bilki "gönül dağı"nda yağmur, boran oldu gözyaşları, aktı canözümüzden sel gizli gizli, sinamız yaralandı....................


  
Gönül dagı yagmur yagmur boran olunca
Akar can özümde sel gızlı gızlı
Bır tenhada can cananı bulunca
Sınemı yaralar yar oy,……yar
Dıl gızlı,dıl gızlı
__________________________________
Dost elınden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahcanın gülü derılmez
Kalpten kalbe bır yol vardır görülmez
Gönülden gönüle gıder yar oy,…..yar
Yol gızlı gızlı,yol gızlı
______________________________________
Seher vaktı garıp garıp bülbül öterken
Kıprıklerın oku yar yar cana batarken
Cümle alem uykusunda yatarken
Kımseler görmeden yar oy,……….yar
Gel gızlı gızlı,gel gızlı gızlı
Hoyratlar görmeden yar oy,………yar
Gel gızlı gızlı,gel gızlı gızlı...................

20 Eylül 2012 Perşembe

içimde ölen biri var




Bana birşeyler anlat
Canım çok sıkılıyor
Bana birşeyler anlat anlat
İçim içimden geçiyor

Yanımdasın susuyorsun
Susuyor konuşmuyorsun
Bakıyor görmüyorsun

Dokunsan donacağım
İçimde intihar korkusu var
Bir gülsen ağlayacağım bir gülsen
Kendimi bulacağım

Depremler oluyor beynimde
Dışarda siren sesi var
Her yanımda susmuş insanlar susmuş
İçimde ölen biri var...

Hadi birşeyler söyle
Çocuk gözlerin dolsun
İçinden git diyorsun duyuyorum gülüm
Gideceğim bu son olsun

İçimde soluyorsun
İki can var içimde
Korkular salıyorsun üstüme korkular
Her an başka biçimde


"İçimde intihar korkusu var." Evet, bugünlerde hissediyorum; istediğin, hissettiğin hiçbir şey, sana ait değilse olmamışsa yakınından bile geçmemişse o zaman normaldir bu duygular...
 "Depremler oluyor beynimde.." Olabilir de keşke olsa; ya olamayacak kadar boş düşünce balonuysa zihnin...
 "Dokunsan donacağım." Donarım, lütfen ama lütfen dokunma; bakma yüzüme n'olur, yoksa kıpkırmızı olur bu çocuk yüzüm...
"İki can var içimde" var ki ne var keşke olmasaydı; ama oldu,evet, oldu; çok acı veren doğum anına gelmiş bi can var içimde acı veriyor...

 "Bana bir şeyler anlat"Ah !!! ya anlatırsan duyarsam sesini sesssiz sedasız dikersem gözlerimi sana o çoooook uzun zamanın verdiği sabırsızlıkla ısırırsam dişlerimi bakakalırsam sana...
   Bi çocuk gibi şefkatine muhtaç küçük bi çocuk gibi hem de avuçları açılmış bi çocuk gibi senden bi bi tutam bi parça sevgi desem

7 Eylül 2012 Cuma

AŞK HİÇ BİTER Mİ ?



Aşk bitti, elimden sanki minik bir balık kayıp gitti
Aşk bitti, içimden sanki bir şeyler kopup gitti

Aşk hiç biter mi
Hiçbir şey olmamış gibi boşlukta kaybolup gider mi
Aşk hiç biter mi, aşk hiç biter mi

Kalır adımızla bir sokak duvarında
Bir ağaç kabuğunda, bir takvim kenarında
Kalır bir çiçekte bir defter arasında
Bir tırnak yarasında bir dolmuş sırasında
Kalır bir odada bir yastık oyasında
Bir mum ışığında bir yer yatağında
Aşk hiç biter mi, aşk hiç biter mi

Kalır dilimizde yinelenen bir şarkıda
Bir okul çıkışında bir çocuk bakışında
Kalır bir kitapta bir masal perisinde
Bir hasta odasında bir gece yarısında
Kalır bir durakta yırtık bir afişte
Buruk bir gülüşte dağılmış yürüyüşte
Aşk hiç biter mi, aşk hiç biter mi

Kalır bir sokakta bir genel telefonda
Bir soru yanıtında bir komşu suratında
Kalır bir pazarda bir kahve kokusunda
Bir tavşan niyetinde bir çorap fiyatında
Kalır bir yosunda bir deniz kıyısında
Bir martı kanadında bir vapur bacasında

Aşk hiç biter mi, aşk hiç biter mi.......
  Demiş, Ezginin Günlüğü 1996 senesinde "Ebruli" albümünde 8. şarkıda...
  Demiş de ne güzel demiş: Aşkın sadece fiziksel temasla bir tutulup, 5 duyumuzla bile kavrayamayacağımız bu derinlikli olguyu tek duyuya "dokunma"ya indiren-indirecek olan insana bi atıfta bulunup bi iletisi belki de. Çünkü bunca sene sonra ne sözleri ne anlatısı hiçbir şey yitirmemişse ve 90'ların o çılgın tüketim -bugün artarak büyüyen-çağında tam da ortasında bu şarkı yapılmış. O zaman demek lazım ki hakikaten sanat yapılmış.
  Peki sorunun cevabı....
  Aşk hiç biter mi ?
  Biter, biter nesnel aşk biter. Balığın kayıp gitmesi gibi hissedilerek ve kolaycacık gder hem de. Anlayamayız bile, belki, bazen....
Hatta geç de basar kafamız aşkın dumanıyla tütsülenen ah o kafamız....
Ama ya sonra n'olur, neye dönüşür, ne hale gelir ?
"Kaybolur gider mi ? " şarkıdaki gibi, yoksa neyden neye dönüşür bizde o aşk ?

Kalır adımızla bir sokak duvarında
Bir ağaç kabuğunda, bir takvim kenarında
Kalır bir çiçekte bir defter arasında
Bir tırnak yarasında bir dolmuş sırasında
Kalır bir odada bir yastık oyasında
Bir mum ışığında bir yer yatağında
Aşk hiç biter mi, aşk hiç biter mi

Kalır dilimizde yinelenen bir şarkıda

Bir okul çıkışında bir çocuk bakışında
Kalır bir kitapta bir masal perisinde
Bir hasta odasında bir gece yarısında
Kalır bir durakta yırtık bir afişte
Buruk bir gülüşte dağılmış yürüyüşte
Aşk hiç biter mi, aşk hiç biter mi

Kalır bir sokakta bir genel telefonda

Bir soru yanıtında bir komşu suratında
Kalır bir pazarda bir kahve kokusunda
Bir tavşan niyetinde bir çorap fiyatında
Kalır bir yosunda bir deniz kıyısında
Bir martı kanadında bir vapur bacasında


 İşte bunlarda kalır aşk, ne eklenebilir üstüne herhangi bir söz ne de söylenebilir. Bu sözlerin üstüne hiç de öyle edebi kurcalamalar, tamlamalar, sıfatlar, mecazlar, türetmeye-uydurmaya- hiiiiiiç mi hiiç gerek yok. Kolaya kaçmak mı ? Belki de öyle olabilir; çünkü bu sözlerin üstüne söz bulamadım, gücüm yetmedi.
  Sadece dinlemek lazım zihnimizdeki o boş soruları da bırakıp...............