16 Eylül 2015 Çarşamba

Eylül'dü

http://methodist-manor.com/media/21635/sept.jpg
Eylül’dü.
Dalından kopan yaprakların
Sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
Eylül’dü.
Di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu.
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
Ellerin kadar ıssız,
Sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
Eylül’dü.
İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
Şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım.
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya… Eylül’dü.
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
                                       Cemal Süreya

8 Eylül 2015 Salı

...


 Bir konuya, sözcüğe; bir filme, kitaba yüzlerce sözcük dökülüyor da boğazımıza gelip düğümlenen, içimizi yakan bu acı karşısında iki satırı zor yazıyoruz.
 Bu vatan için toprağa düşen kahraman askerlerimizin ailelerine sabırlar ver Allah'ım...
 Tek bir Türk askerinin burnunun kanamadığı bir Türkiye'ye...

6 Eylül 2015 Pazar

CARRİERİSME

 Kariyer sözcüğü, Fransızca "carrière"den gelen,  bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık anlamına gelen sözcük.
 Kariyerizm ise kariyer yapmayı en yüksek amaç olarak gören düşünce sistemi anlamına geliyor.
 Peki bu tanımlamaları neden yaptık ?
 Çünkü çağımızın en geçer akçesi olma yolunda hızla ilerliyor, kariyerizm. İnsanların beslenme, barınma, gelecek gibi ihtiyaçlarını karşılaması olması gereken iş-meslek artık statü ve değer bildirmede kullanılıyor. İnsanların sahip oldukları bilgi birikimleri, kültürleri, okuduğu kitaplar, hayata bakışı ve en başta da ahlaki değerleri değil,  statü ve kariyerleri geliyor en başta. Kariyeri ve dolayısıyla parası varsa, ki sadece parası varsa da  her şeyi yapma hakkına sahip oluyor. Adam/kadın ......işini yapıyor.........yapması normal; çünkü parası var/çünkü....işini yapıyor. Ya da ailenin sahip olduğu tek bir kariyer bile neredeyse ailenin tüm bireylerine yetip artıyor. Ya da ailenin parası varsa-ki o çağımızın en büyük değeri- doğal olarak kariyere sahip oluyor. Sahip olmasa da paralar saçılarak kariyer sahibi olduruluyor insanlar. Olmasa da lüks yaşamı ve tüketim alışkanlıklarıyla varsıl ailenin bireyi de yüksek statüye sahip oluyor. Aristo mantığından gidersek her ikisi de saygınlık demekse sorun yok.
 Peki gecesini gündüzüne katıp çalışanlar, bir kariyer için emek verenler. Onlara da saygımız var tabii, hatta varsıl çocuklarına da var, olsa paramız biz de okumazdık bunca kitabı, belki de lüks içinde yaşıyor olurduk. Bilmemiz mümkün değil tabii bunu. Ancak benim değinmek istediğim esas konu neden kariyerizm ?
 Bunu iki temele bağlıyorum:
Birincisi, insanın kendisinin ya da anne babasından birisinin hayatta olduramamış, başaramamış olması. Başaramayan anne-babanın bunları çocuklarından beklemesi toplumda oldukça yaygın bir durum. Ya da kişinin kendisini olduğu/bulunduğu duruma layık görmemesi. Bu da "Ben aslında ne kadar zekiydim, şu bölüme de giderdim" gibi cümlelerle başlayan sıkça rastlanana bir durum. İnsanoğlu doyumsuz ve kibirli. Hiçbir zaman "Ben elimden geldiğince çalıştım, işimi de seviyorum." diyeni bulamazsınız. Bunu üniversiteye gittiğimde yaşamıştım ilk olarak. Herkesin ağzında tek bir cümle: "Ben hiç çalışmadan kazandım." Şaşırmıştım, gittiğimiz bölüm öyle alelade bir bölüm değildi, kendi alanında ilk yirmi bine girilmesi gereken bir bölümdü. Oysa ben günde 2-3 saat çalışarak kazanmıştım bu bölümü. Ve bu hiç çalışmadan kazanan arkadaşlarımız üniversitede ilk ayımızı doldurmadan dillerinde yüksek lisan ve doktoralarını tamamlıyorlardı. Bense garipsiyordum bu tavırları. Buna saygı duyuyordum; ancak nolduğunu söyleyeyim. En hevesli olanları senesine evlendiler, şimdi-Allah bağışlasın- çocuk büyütüyorlar.Daha sonra askerde de diplomadan ibaret bölüm mezunlarının  her birinin fabrikası olduğunu ya da çok ünlü holdinglerden teklif aldıklarını duyunca şaşırmıştım.
İnsanoğlu doyumsuz, kibirli ve hırslı. Bunun önüne geçmek ise neredeyse imkansız; hele bir de buna uygun bir sistem-kapitalizm-varsa. Hele ki bu dünya da günlük 12 milyar kişinin doyacağı kadar gıda maddesi üretilip dünyanın yarısı aç geziyorsa övünmek, kibirlenmek insanca bile kalıyor.
Övünmekle kariyerizm arasında nasıl bir ilişki var derseniz basit:
 İnsanın egosunun okşanması. Ancak biraz daha Freudyen bir bakışla kişinin geçmişine inersek sevgi ve saygı eksikliği yattığını görürüz. Kişi küçükken gerekli saygıyı çevresinden görememişse ve bunda ailesinin sosyal statüsü düşükse bu kişi kariyer takıntısıyla bu düşüklüğe son verebilir. Ya da aile etrafında kariyerli birisi varsa ve bu kişiye tepeden bakmışsa bu da önemli bir etkendir. Kişi bu kariyer için elinden geleni yapmakta sakınca görmeyecektir. Ailesini, sevdiklerini, ideallerini bir tarafa bırakıp tüm hayatını bu kariyere ulaşmaya harcayacaktır.
Beyni dolarken kalbi boşalacaktır.Bir çiçek koklamadan, bir kitap okumadan, acıklı bir Türk filminde gözyaşı dökmeden, bir Dostoyevski romanında insanı bulmadan, ağır kalın kitapların altında test çözerek gidecektir tüm yaşamı.
 Mutlaka geri dönecektir, bakacaktır; ancak kaybetmiş olduğunu anlayacak mıdır bu tam bir muamma. Hep anlatılan bir hikaye vardır: Ailesi oğullarının avukat olmasını istemiştir, çocuk da itfaiyeci olmak istemektedir. Ailesinin zoruyla hukuk okuyan çocuk diplomasını aldığı gün ailesine verir ve gider itfaiyeci olur. İşte idealler güzeldir. Hatta 76 yapımı "Öyle Olsun" filminde Ayşen Gruda'nın dediği gibi "İdealim yok, televizyonun taksidi bitsin onu da alırım." derken de güzeldir idealler.
 İdeolojilerin bittiği çağda ideallere bile razıyız; ama önümüzde hayvan hakları, çocuk hakları, kadın hakları, çevrecilik, kariyerizm gibi mikro-ideolojiler var.
  Oysa her şeyin başına insanlığı koysak...İnsani değerleri; paylaşmayı, bölüşmeyi kardeşliği en başta da sevgiyi koysak...

5 Eylül 2015 Cumartesi

Ağzımın Tadı

Ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,
Boğazımda düğümleniyorsa lokma,
Buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
Alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,
Yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
Denize bile iştahsız bakıyorsam,
Hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
Bu darağacı suratlı toplum.

             Oktay Rıfat Horozcu